ANTALYA – Antalya’da şehir merkezinde başlayıp ilçelere uzanan yapı güvenliği endişesi, çözüm bekleyen kronik sorunlar arasındaki yerini koruyor. Santim santim kayan denize sıfır oteller, konutlar, eğlence mekanları, işgaller nedeniyle S.O.S. veren falezler, Konyaaltı Sahili’nde, Yamazsaz’da, Düden Çayı havzasında, Aksu’da, Kırcami’de seçim vaatleriyle yapılan imar plan değişiklikleri, yapılaşma için tarım vasfından çıkarılan alüvyonlu araziler çok tartışıldı. Ancak şikayet çok, planlamada değişen bir şey yok.
Şehrin merkezinde yıllarca meclis gündemlerine gelen ve meclisten geçirilen ‘15 kat’, ‘60 metre yükseklik’, ‘tarım arazilerine yapılaşma’ izinleri, meslek odalarının açtıkları davalarla durduruldu.
Son 50 yılda portakal kokularının yerini inşaat tozuna bıraktığı Antalya’nın zemin yapısını ve buna aykırı alınan kararları değerlendiren deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, şehrin risk tablosunu şu 7 başlıkta anlattı:
İKİ RİSKLİ ZEMİN: ALÜVYON VE TRAVERTEN: Antalya Körfezi’nin zemini, alüvyon ve travertenden oluşuyor. Deniz tarafında durup Antalya’ya baktığımızda körfezin sağ ve sol yakasında bu iki yapıyı görüyoruz. Şehrin doğusunda alüvyon dolgular var. Bu, yerleşim için kötü bir zemin. Antalya Körfezi’nin batısına geldiğimizde travertenler var. Traverten, alüvyona kıyasla göreceli olarak biraz daha iyi bir zemin ama çok gözenekli, boşluklu, gevrek, kırılma yapabilecek yapılar. Daha kırılgan kayalar ve gözeneklerinde su tutarlar. Yeraltı kaynaklarından gelen suyun bir kısmını denize aktarmayıp tutarlar. Deprem dalgaları geldiği zaman mukavemeti fazla olmadığı için kırılganlığı yüksektir. Şehrin her yerinde ağırlıklı olarak bu iki yapı karşımıza çıkıyor.
NİÇİN YÜKSEK BİNA YAPILMAMASI LAZIM?: Çünkü bir binanın yere uyguladığı kuvvet, binanın ağırlığına eşittir. Ne kadar çok sayıda ve yüksek bina yapılırsa, ağırlık değeri, dolayısıyla zemine uyguladığı kuvvet de o kadar fazla olur. Zayıf bir zeminde binanın ağır olması çok daha riskli. Antalya’da oturup ben istediğim gibi yükselebilirim diyemezsiniz. Bulunduğunuz yer öyle bir yer değil. Özellikle alüvyonların içerisine deprem dalgaları gelince sıvılaşma yapar. Sıvılaşma çok daha fazla binayı götürür. Dolayısıyla Antalya’nın doğusuna yüksek bina asla yapılmamalı. Batı yakası da kırılgan olduğu için yüksek kattan kaçınılmalı.
‘BU ZEMİN 6-7 KATA UYGUN, ÜSTÜNE İZİN VERMEYİN’: 10-15 katlı binalara itiraz edin, şehir sizin müsaade etmeyin. Bu şehir 6-7 kata kadar yapılara uygun. Bu sınırın üstündeki yapılaşma, sadece deprem hususunda değil, her şeyi bozuyor. Antalya’yı 10-15 katlı binalarla dolu hale getirirseniz kente kimse tatil için gelmez. Beton yığını Antalya’nın her şeyini değiştirir. İklimi de dahil. Şehirdeki herkese sesleniyorum. Birincisi deprem dirençli bir Antalya için, ikincisi yaşanılası bir şehir için bunu kendinize yapmayın lütfen. Çok ağır olmayan, yüksek katlardan oluşmayan, kolonu, kirişi hesaba kitaba göre yapılmış, temeli sağlıklı, yönetmeliğe uygun bir yapılaşma. Böyle olursa Antalya ebediyen güzelliğini korur. Öbür türlü Antalya’yı yok edersiniz.
‘ANLAMIYORLAR ÇÜNKÜ VİTRİNE OYNUYORLAR’: Antalya’yı yönetenlerin aklı başında hareket etmeleri lazım. Çok ciddi zemin etütleri yapılsın, kaliteli beton kullanılsın, yeterince demir kullanılsın. Devletin yapı ve deprem yönetmeliğine uygun binalar üretilsin ve yüksek yapı yapılmasın. İyi mühendislik ve kurala uygunluk şart. ‘Binaları deprem dirençli olacak şekilde tasarlayın, mukavemetli malzeme kullanın, yönetmeliklere uyun, yüksek binalardan da kaçının’ diyoruz. Aslında söylediğimiz şey basit. Ama bunu anlamıyorlar çünkü vitrine oynuyorlar. Kimsenin insan hayatıyla oynamaya hakkı var mı ki?
‘DEPREME KADAR HERKESİN HOŞUNA GİDİYOR’: Burada amaç spekülatif, insanları korkutan bilgiler vermek değil. Ama hakikati de doğru, yalın, tüm çıplaklığıyla, veriye dayalı olarak kamuoyuna göstermek gerekiyor. Kimse birbirini kandırmasın. Mesele rant, rant. Halkın da hoşuna gidiyor. Evi yapacak müteahhidin de hoşuna gidiyor. Yerel yönetimlerin de hoşuna gidiyor. Çıkar amacıyla, rant için yönetimleri zorluyorlar, onlar da kabul ediyor. Her adımda kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Yaptırmayın, izin vermeyin. Antalya’yı koruyacaksınız. Deprem anında dirençli yapılara güveneceğiz.
‘BU FAYLAR 7-8 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM ÜRETEBİLİR’: Antalya Körfezi’nin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde ciddi deprem üretecek fay sistemleri var. Şehrin üzerindeki Göller Bölgesi’nin Beyşehir Gölü bölgesinde doğrultu atımlı faylar var. Körfezin hemen doğusunda ve Fethiye’ye doğru batısında da eğim atımlı faylar var. Antalya’nın güneyinde de Kıbrıs yayı var. Yani Antalya 4 tarafından deprem kuşakları ile çevrili. Bu kuşaklar her gün 3-4 büyüklüğünde deprem üretmiyor ama ürettiği zaman 7-8 büyüklüğünde deprem üretebilir. Buralara yakınsınız. Şimdi Antalya’nın merkezinde hiçbir noktada iskan ve imar alanı bu fay sistemlerine 100 kilometreden daha uzakta değil, daha yakında. Kentin zemini de öyle çok sağlam değil. Bu faylardan biri deprem üretirse Antalya çok büyük zarar görebilir.
‘ANTALYA’YA GÜVENLİ DİYEN AĞZINDAN ÇIKANI DUYSUN’: Deprem konusunda ciddi bir bilgi kirliliği, dezenformasyon var. Antalya deprem konusunda en güvenli şehirlerden biri diyen ağzından çıkanı duysun, ne dediğinin farkında olsun. Bu söylemin tetiklediği göçle ve artan nüfusla birlikte, uyarılar yaptığımız alüvyonlu dolgu zeminlerde yapılaşma yayıldı. Bazı yerlerde kazıklar kayaya kadar gidemiyor. Öyle fore kazıklı temel yaparsan sağlam kayaya ulaşmadığı sürece bir afette bu kazıklar döner, evler suya batar. Bu tür zayıf zemin yapılarına yüksek kat çıkan aklını kaybetmiş olmalı.”